E-Ticaret ve Sorunları

Bu yazimda sizlere e-ticaret sorunları hakkında kısa bilgiler vermek istiyorum.

Son yıllarda internet üzerinden satış yapan site sayısı hızla artıyor ve bu sitelerle beraber çeşitli sorunlar da ortaya çıkmaya devam ediyor.

1- Daha işe başlamadan ödenmesi gereken ücretler: SSL ücreti, sanal pos ücreti, internet e-ticaret paketi ücreti, domain yıllık yayın ücreti….

2- İlk adımları attıktan sonra ikinci adım sitede nelerin satılması gerektiği. Ürün kendi ürününüz ya da sağdan soldan toplayacağınız binlerce ürün olabilir, seçim size kalmış bu noktada. Ürünlerin siteye yerleştirilmesi ciddi emek isteyen konu ve her ürünün açıklamasının oldukça net yapılması ve gerekirse yeni fotoğraflarının çekilmesi çok önemli. Farklı olmayan, standart siteler fazla devamlılık gösteremiyorlar.

Eğer ürünleri sağdan soldan toplayarak satacaksanız, ürün tedarikçinizin ne kadar sağlıklı iş yaptığı da çok önemli. Düşünün ki sipariş geldi, ödemesini aldınız fakat tedarikçinizde o ürün stokta kalmadı. Ne yapacaksınız?

3- İlk iki adımı hallettiğinizi düşünelim, şimdi sırada fiyatlandırma konusu geliyor. Piyasada aynı ya da benzer ürünü yarı fiyatına bile sunan bir sürü alternatif görebilirsiniz. Bunların kimisi vurkaç amacıyla site kuranlar, kimisi kaçakçı, kimisi de kalitesiz mal satmaktan kaçınmayan kişiler. Müşterilerin sizin fiyatlarınıza astronomik dememesi için fiyatları indirmek zorunda hissedersiniz kendinizi. Siteniz de yenidir ve tanınması için iskontolu fiyatlar vermeniz gerektiğini düşünürsünüz. Aslında ticari anlamda yaptığınız doğrudur, fakat….

4- İlk siparişinizi almanın mutluluğunu ve heyecanını yaşarsınız. Kargo yaparsınız büyük bir zevkle sattığınız ürünü. Müşterinin memnuniyeti önemlidir. Kargo firması size yeni olduğunuz için normal fiyatlardan işlem yapar. Üç kuruş kar etmek istemişsinizdir ve kargo firmasının verdiği fiyat biraz fazla gelmiştir size. Bazı siteler kargoya ücret bile almıyordur. Siz de yutkunarak kabul edersiniz kargo rakamını.

5- Müşterinin ürünü geri iade etmek hakkı vardır ve eğer iade ederse yandınız demektir. Kargo firması bir kargo ücreti daha yazar size. Üç kuruş kar etmek isterken beş kuruş zarar etmişsinizdir.

6- Moralinizi bozmak istemezsiniz ve başarı emek ister diyerek çabalamaya devam edersiniz. Müşterileriniz taksit seçeneğini sorarlar. Bankanıza koşarsınız,verilen her ay için ortalama %1 faiz ekler banka. 6 ay taksitle satacağınız ürünün fiyatı %6 artacaktır bu durumda. Fiyatlarınız şişmeye başlar.

7- Kapıda ödeme seçeneği için PTT ile, paypal ödemesi için Paypal sistemiyle, müşterilerin isteği üzerine 10 bankayla hesap açarsınız ve günlerce bu işlemlerle uğraşırsınız.

8- Siparişler halen istenilen şekilde oturamamıştır. Günde bir iki sipariş geldiğinde çok mutlu olursunuz. Tanıtım eksiğimiz var diyerek reklam bütçesi oluşturursunuz kendinize. Google adwords, sitelere direkt reklam, seo desteği derken ciddi rakamlarda reklam parası vermeniz gerektiğini görürsünüz ve yatırımdan kaçmamanız gerektiği için bunları da kabul edersiniz.

9- Siteniz bir müddet sonra göz aşinalığı vereceği için ve siz de epey yorulmuş olduğunuz için bu işe bir ya da birkaç eleman almanız gerektiğine karar verir ve bütün yukarıdaki masraflara bir de eleman masrafını eklersiniz.

10- Yukarıdaki tüm adımları aşmayı başarabilirseniz ve halen müşteriler sizden ürün almaya devam ediyorlarsa kutlarım sizi. Dünyanın her köşesinde para kazanabilecek zekaya ve ticari yeteneğe sahipsiniz demektir.

Yazdıklarıma bakarak e-ticarete olumsuz baktığımı düşünmeyin. Tam 13 seneden beri e-ticarette başarılı olmak adına her türlü yöntemi denemiş biri olarak tecrübelerimi paylaşıyorum sizlerle. E-ticarette kimler kazanır biliyor musunuz?
– Bankalar
– Kargo firmaları
– İnternette E-ticaret paketi satan firmalar
– SEO yapanlar (Sitenizi arama motorlarında üst sıralara çıkartmayı vaat edenler)
Bu saydıklarım servis ücretlerinde düzenleme yapmadıkları sürece e-ticarette başarılı olabilmek neredeyse imkansızlaşmaktadır.

Geleceğin ticareti elektronik ticaret olacak deniyor ama ben halen sıcak satışın her anlamda en değerli ticaret olduğunu düşünüyorum. Müşterilerle birebir iletişimin olduğu, ürünlerin ele alınıp incelenebildiği, arada bir sürü aracının komisyon almadığı ticaret. Her ikisini birlikte yürütebilirseniz zaten en iyisini yapmış olursunuz.

Pamuk Prenseslere ne oldu?

Çocukluğumuzda okuduğumuz, senelerdir filmlerini seyrettiğimiz Pamuk Prenses masalından etkilenmediğini söyleyen kaç insan vardır?  Masallar insanların hayatlarına olumlu ya da olumsuz etkiler bırakan eserlerdir.

Her kız çocuğu bir Pamuk Prenses adayıdır. Her kız prenses olmak ister. Bir prensin gelip onu bulunduğu sıkıntılardan kurtaracağı hayalini taşır. E masallar bunları öğretmiştir çocukken dinledikleri masallarda. Yataklarına girdiklerinde kurdukları hayallerdir bunlar.

Masallar maalesef masallarda yaşanır ve gerçek hayat masal değildir. Dünyada artık kadınlar da erkekler de daha çok çalışmak zorundadırlar. Kapitalist düzenin dayatmasıyla, ekonomilerin sıkıntılı olmasıyla, savaşlar, banka kredileri, dolar, euro, altın üzerinden oynanan oyunlar yüzünden hayat gün geçtikçe daha zor bir hal almakta ve herkesin geçinebilmek adına daha çok çalışması artık zorunluluk arzetmektedir.

Bütün bu sıkıntılar sonucunda Pamuk Prensesler de artık aile bütçesine katkıda bulunmak adına önce okullarda eğitim savaşı, sınavları atlatma zorluğu, ardından da iş hayatının stresli düzenine ayak uydurmak zorunda kalmaktadırlar.

Pamuk Prensesleri katleden bu kapitalist düzeni şiddetle kınıyor ve masalların ya yasaklanması ya da kapitalist düzenin değişmesi gerektiğini düşünüyorum.

Bu yazı ile hem masallara hem de güncel hayatımıza bir atıfta bulunmuş oluyorum…

Saygılarımla

 

Promotürk Fuarı

20-23 Eylül 2012 Tarihleri arasında yapılacak olan Promotürk Fuarı’nın ülkemiz Promosyon Sektörü’ne hayırlı olmasını diliyoruz.

Promosyon ajansları ile direkt çalışan tedarikçi bir firma olmamız nedeniyle, bütün ürünlerimiz fuara katılan ajanslarımızın standlarında bulunuyor. Onların önünü açmak adına bu sene de fuara katılmamayı uygun buluyoruz.

Yurdumuzun dört bir köşesindeki neredeyse tüm reklam ve promosyon ajansları tarafından tanınan ve bilinen bir firma olan Baylar Promosyon, kurumsal satış noktasında da bir adım geride durmaya ve promosyon ajanslarını desteklemeye devam etmektedir.

Katılımcı firmalara hayırlı bir fuar geçirmelerini diler, ülkemiz için faydalı bir etkinlik olmasını ümit ederiz.

Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi

Ey Türk Gençliği!

Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!

Mustafa Kemal Atatürk
20 Ekim 1927

Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi

Ey Türk Gençliği!
Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
Mustafa Kemal Atatürk
20 Ekim 1927

Sayılar ve Gizemleri

Sayılar ile alakalı İlginç Bilgiler
13 Rakamı: Yahudiler ve Sihler 13 rakamını Tanıya ibadetle bağlantı yaparak şans sayısı olarak kabul ederler. Diğer dinlerin çoğuna göre bu sayı uğursuz sayılır. Özellikle hristiyanlar Cuma gününe rastlayan 13.cü günü korkuyla geçirirler. Bazılarına göre Hz. İsa ayın 13’ünde çarmıha gerilmiştir. Romalılar için 13 rakamı yıkım anlamına gelmekteydi.
9 Rakamı: Taylandlılara göre 9 rakamının söylenişi gelişmek kelimesine yakın bir sestir ve uğurlu sayılır. Japonya’da da acı ve işkence kelimelerine yakın ses olduğu için uğursuz sayılır.
33 Sayısı: İspanyolca “Triendta y tres” olarak okunan bu sayı, fotoğraf çekilirken “gülümseyin!” yeine kullanılır
4233 Rakamı: Eski Mısırlılarda bu numaranın yazılışı ile genç bir kralın ölümü aynı şekilde olduğu için uğursuz sayılıyordu.
7 Rakamı: İrlanda kültürüne göre yedinci oğulun yedinci oğlunun sihirli güçlere sahip olduğuna inanılırdı. Portekiz kültürüne göre ise “kurt adam” olduğu düşünülürdü. İran’da kedilerin dıkuz canlı değil, yedi canlı olduklarına inanılır.
40 Sayısı: Ruslara göre ölen kişinin ruhu 40 gün dünyada kalır ve kırkıncı gün dünyadan ayrılır. Bu süre zarfında ruslar aynaları örtü ile kaplar ve ölenin cennete rahat girmesine yardımcı olduklarına inanırlar. Bazı ruslara göre de 40 örümcek öldüren 40 günahını affettirirmiş.
328 Sayısı: Çinde üç rakamlı sayılar çok popülerdir. 3 sayısı canılık demektir. 328 rakamı ise “ticaretin gelişeceği” cümlesine yakın bir sesle söylendiği için uğurlu sayılır. Ticaretle uğraşanlar için içerisinde bu rakamların geçtiği araba plakası veya cep telefonu çok değerlidir.
14 Sayısı: Güney Amerika’da 7’nin iki katı olduğu için 14 sayısı şans sayısı olarak kabul edilir. Çin’de ise “ölmek istiyorum” ile eşsesli olduğu için korkunç bir sayı olarak kabul görür.
5 Rakamı: Müslüman ülkelerde 5 sayısı kutsal sayılardan birisidir. İslamın şartı 5’tir, günde 5 vakit namaz kılınır.
4 Sayısı: Asya ülkelerinde 4 sayısı, Batı ülkelerindeki 13 sayısıyla aynı etkiye sahiptir. Çin, Kore ve Japonya dillerinde “ölüm” kelimesiyle aynı sese sahip olduğu için uğursuz bir sayıdır. Bu ülkelerde içinde 4 geçen telefon numaraları ya da araba plakalarını kimse almak istemez.
17 Rakamı: İtalya’da 17 sayısı şanssızlığı temsil eder. XVII olarak yazılan bu sayıyı karıştırınca VIXI kelimesi ortaya çıkar, anlamı “Hayatım bitiyor” demektir. Bazı italyan firmaları 17.ci sırayı kullanmazlar. Renault marka R17 aracını R177 olarak bu ülkede satmaktadır.
888 Sayısı: Eski Yunanlılara göre 888 sayısının sayı toplamı İsa ile aynı sonuç olduğu için önemli bir sayı idi. Çinlilerde ise 888 üç kat şans ve bereket anlamına gelir.
42 Sayısı: Japoncada 4 ve 2 sayıları yanyana söylenince “ölüme gitmek” ile aynı ses çıkmakta ve bu sayı asla kullanılmamaktadır.
3 Rakamı: Rusya’da 3 sayısının şans getirdiğine inanılır. Baba,Oğul,Kutsal Ruh üçlemesini temsil eden bu sayı çok değerlidir. Ruslar karşılaştıklarında birbirinin yanağından üç kez öperler. Çiçek verdikleri zaman da üç adet olması önemli bir noktadır.

Altına Hücum – Gold Rush / Charlie Chaplin

Charlie Chaplin’in 1925 yılında çevirdiği ve dünya film klsiklerinden birisi sayılan ALTINA HÜCUM Filmi seyredilmesi gereken bir film..
Filmin çekildiği yıllardaki sinema teknolojisini düşünürsek ortaya çıkan eser gerçekten bir şaheser kıvamında…
Kar, fırtına, kayalıklar ve manzara çok kaliteli bir şekilde sunuluyor. Uçurumun kenarındaki kayalıklarda sallanan ahşap ev ve kurtulmaya çalışma sahnesi kesinlikle mükemmel bir sahne olarak dikkat çekiyor.
Kadın-erkek ilişkilerini ve o yıllardaki aşk hikayelerini anlamak adına da sahneler barındırıyor film. Chaplin’in aşık olduğu Gloria ve onun zengin sevgilisi ile yaşanan trajikomik sahneler psikolojik analizleri de beraberinde sunmakta..
Altın bulma hayaliyle Kuzey Amerika’ya koşan insanların yaşadıkları olayları çok güzel bir hikaye içerisinde sunan filmde, açlıktan son çare ayakkabısını kaynatarak yeme sahnesi çok keyifli…
Açlıktan Chaplin’i tavuk gibi gören arkadaşının sahneleri de katıla katıla güldürecek sahnelerden birisi sadece.
Sinema teknolojisi bugünlerde bilgisayar yardımı ile sanal gerçeklik denilen her şeyi önümüze sunarken, 1925 yılında çekilmiş bu filme vaktinizi ayırmanızı ve o yılların teknolojisiyle yaratılan bu film harikasını seyretmenizi tavsiye ediyorum. İnanın pişman olmayacaksınız…

Gıda Terörü

Çogunuza hayal gibi gelecek ama ben çocukken ülkemiz bir tarım ve hayvancılık merkeziydi… Sınırlarımızı kapatsak 10 sene kimseye muhtaç olmadan yaşayabileceğimiz söyleniyordu.
Ülkemizde ana ihtiyaç maddelerinin neredeyse tamamı üretilebiliyordu..
Üç tarafımız denizle kaplıydı ve gerekirse balıkçılık yapar gene aç kalmazdık!
Bugün ise neredeyse herşeyimiz dışarıdan ithal ediliyor;yediğimiz etten ısınmak için kullandığımız doğal gaza kadar…
Bir ülke ne kadar dışa bağımlı yaşıyorsa o kadar ölçüde “Bağımsız” olur.
Herşeyimiz var ama hiçbir şeyimiz yok gibi hareket ediyoruz!
Hayvancılığımız bitirildi,tarımda doğal sistemler yokedilip birileri kazanacak diye tohum terörü estirildi..
Dünyada sadece bizde yetişen bitkiler bırakın desteklenip çoğaltılmayı,neredeyse türleri bitirilir oldu (birileri para kazanamıyor çünkü)
Tarım,hayvancılık ve de ziraat bizim için en az terör kadar önemli bir konudur..
Bir belgeselde izlemiştim, kapitalizmin tohumlardan bile nasıl para kazandığını anlatıyordu. Amerika’da biri tohumların genleriyle oynayip,tescilini alip,meclisten onaylatip o tohumu tum çiftçilere zorla kullandırtıyordu. Klasik yöntemlerle tarım yapanlar hapse atılıyor ya da ceza kesiliyordu. Kanunları arkasına alan GDO’lu ürün imalatçıları, yenilen gıdalara da el atmakta gecikmiyor ve insanları zehirlemeye hızla devam ediyorlar.
Sizin kanser olmanız kimsenin umurunda değil! Daha çok tohum daha çok para kazanmak demektir, siz hasta olursanız sağlık sektörü de ilacınızdan, kaldığınız gün sayısına kadar para kazanacaktır. Siz ortalıkta dolanan “Yolunacak Kaz” olmaktan öteye bu yüzden asla geçemeyeceksiniz demektir!
Para hırsının gözlerini bürüdüğü bu insanlar bakalım kendi sağlıkları da elden gittikten sonra oturup düşündüklerinde neyi geri getirebilecekler?