EGITIM / Halil CIbran

 
Sonra bir ögretmen, "Bize egitimden bahset." dedi.
Ve o cevap verdi:
 
"Hiç kimse size, içinizdeki bilginin safaginda halen
yari uykuda olandan bir zerre fazlasini açiklayamaz.
 
Takipçileri arasinda mabedin gölgesinde
yürüyen bir ögretmen, size bilgeligini degil
sadece inancini ve sevgisini verebilir.
 
Eger gerçek bir bilgeyse,
bilgeliginin evine davet etmek yerine,
sizi kendi aklinizin esigine dogru yönlendirir.
 
Bir astronomi bilgini,
size uzayla ilgili anlayisindan bahsedebilir
ama anlayisini size veremez.
 
Bir müzisyen her yerde var olan ritimlerle
bir sarki söyleyebilir;ancak ne ritmi yakalayan kulagi,
ne de onu ekolayan sesi size sunabilir.
 
Ve semboller ilminde usta biri,
size simgesel alanlardan söz eder,
ama sizi oralara tasiyamaz.
 
Çünkü bir kisinin sahip oldugu ilham,
kanatlarini baska birine ödünç veremez.
 
Ve nasil herbiriniz Tanri’nin bilgisinde özgün
bir yere sahipseniz, sizin de Tanri’yi kayrayisiniz
ve dünyayi anlayisiniz tek basiniza ve size özel olacaktir."

BERABERLIK / Halil Cibran

 
Sonra Almitra tekrar konustu: "Peki ya beraberlik?"
Ve o cevap verdi:
 
"Siz beraber dogdunuz ve hep öyle kalacaksiniz.
Ölümün beyaz kanatlari, sizin günlerinizi
dagittiginda da beraber olacaksiniz.
 
Siz Tanri’nin sessiz belleginde bile beraber olacaksiniz.
 
Fakat birlikteliginizde belli bosluklar birakin.
Ve izin verin, cennetlerin rüzgarlari aranizda dans edebilsin…
 
Birbirinizi sevin; ama sevgi bir bag olmasin,
Daha ziyade, ruhlarinizin sahilleri arasinda
hareket eden bir deniz gibi olsun.
 
Birbirlerinizin bardaklarini doldurun;
ancak ayni bardaktan içmeyin…
Ekmeklerinizi paylasin; ama
birbirinizinkini yemeyin…
 
Beraberce sarki söyleyin, dans edin, cosun;
fakat birbirinizin yalnizligina izin verin;
Tipki bir lavtanin tellerinin ayri ayri olup,
yine de ayni müzikle titresmeyi bilmeleri gibi…
 
Birbirinize kalbinizi verin; ama digerinin saklamasi için degil;
Çünkü yalnizca Hayat’in eli, sizin kalplerinizi kavriyabilir…
 
Ve yanyana ayakta durun; ama çok yakin degil,
Çünkü bir mabedin ayaklari arasinda mesafe olmalidir;
Ve mese agaciyla, selvi agaci,
birbirinin gölgesi altinda büyüyemez."

HAZ / Halil Cibran

 
Sehri yilda bir ziyaret eden bir münzevi
söyle dedi: "Bize hazdan bahset."
 
O, konusmaya basladi:
 
"Haz bir özgürlük sarkisidir,
Ama özgürlük degil…
 
Haz, arzularin tomurcugudur,
Ama meyvesi degil…
 
Yükselisi çagiran bir derinliktir,
Ama ne derin, ne de yüksek olandir…
 
Kafestekinin kanatlanisidir,
Mekanla sinirlanmis degildir…
 
Haz, aslinda bir özgürlük sarkisidir…
 
Bu sarkiyi tüm kalbinizle söyleyin,
Ama sarkida kalbinizi yitirmeden…
 
Gençligin büyük bölümü hazzi arar,
sanki haz hersey gibi; ama yargilanir
ve azarlanirlar.
Ben onlari ne yargilar, ne azarlarim. Birakin arasinlar…
Çünkü onlar arayislarindayalnizca hazzi bulmayacaklar.
Hazzin yedi kizkardesi vardir ve en küçükleri
bile hazdan daha muhtesemdir.
 
Bitki kökleri için topragi kazarken hazine bulan
adamin hikayesini duymadiniz mi?
 
Aranizda daha olgun olan bazilari geçmiste yasadiklari hazlari,
sarhosken islenen yanlislar misali, pismanlikla hatirlar.
Fakat pismanlik aklin bulutlandirilmasidir, uslandirilmasi degil.
Onlar hazlarini minnetle anmalidirlar, bir yazin sonundaki hasat gibi.
Yine de onlari unutmak rahatlatiyorsa, birakin rahat kalsinlar.
 
Arayanlar kadar genç, hatirlayanlar kadar yasli
olmayanlar ise, ruhun gereklerini ihmal etmek veya
kabahat islemek korkusuyla hazdan sakinirlar.
 
Fakat onlari da yönlendiren hazdir;
bitki kökleri için topragi titreyen ellerle
kazsalar bile onlar da hazineyi bulurlar.
 
Söyleyin bana, onlar kim ki ruhu gücendirsinler?
Bülbül gecenin sessizligini veya ates böcegi
yildizlari gücendirebilir mi?
 
Ve sizin atesiniz veya dumaniniz rüzgara yük olur mu?
 
Nasil olur da ruhu, bir çomakla karistirabileceginiz
sakin bir havuz gibi algilayabilirsiniz?
 
Çogunlukla, hazzi reddettiginizde asil yaptiginiz,
varliginizin gizli yerlerinde arzuyu depolamak olacaktir.
 
Bugün ihmal edilenin yarini beklemedigini kim bilebilir?
Ve bedeniniz, ruhunuzun müzik aletidir.
Ve güzel müzik veya anlasilmaz
sesler çikarmak size kalmistir.
 
Simdi kalbinize sorun:
‘Bizim için iyi olan hazla zararli hazzi nasil ayirabiliriz?’
Kirlara, bahçelere çikin; ögreneceksiniz ki çiçeklerden
bal toplamak arinin hazzidir; balini sunmak ise çiçegin…
 
Çünkü ariya göre çiçek yasamin kaynagidir.
Ve çiçek için ari sevginin ulagidir.
 
Ve ikisi için ise, hazzin verilmesi ve alinmasi
bir gereksinim ve bir vecddir…
 
Hazlarinizda arilar ve çiçekler gibi olun…"

ZAMAN / Halil Cibran

 
Ve bir astronomi bilgini, "Bize zamandan bahset" dedi.
 
Ve o cevap verdi:
 
"Ölçüsüz ve ölçülemeyen zamani ölçebileceksiniz.
Davranislarinizi ayarlayacak, ve hatta ruhunuzun rotasini,
saatlere ve mevsimlere göre yönlendirebileceksiniz.
 
Zamani, kiyisinda oturup, akisini izleyeceginiz
bir nehir haline döndüreceksiniz.
 
Içinizde zamana bagli olmadan varolan öz,
yasamin zamandan bagimsizliginin zaten farkindadir;
Ve bilir ki, dün bugünün anisi, yarin ise bugünün rüyasidir.
 
Ve yine bilir ki, içinizde sarki söyleyen veya düsünen özünüz,
hala yildizlari uzaya dagitan o ilk an’in içinde devinmektedir.
 
Aranizda, özündeki sevme gücünün sinirsizligini
hissetmeyen var midir acaba?
 
Yine de bu hudutsuzluguyla ayni sevginin,
bir sevgi düsüncesinden digerine,
bir sevgi davranisindan bir baskasina,
kendi varliginin tam orta yerinde simsiki
ve hareket etmeden durdugunu kim hissetmez?
 
Ve zaman da, tipki sevgi gibi bölünemez ve ölçülemez degil midir?
 
Yine de eger düsüncenizde zamani mevsimlerle ölçmek isterseniz,
her mevsimin digerlerini içermesine izin verin.
 
Ve birakin bugününüz, geçmisi anilarla,
gelecegi ise özlemle kucaklasin."

HAZ ve IZDIRAP / Halil Cibran

 
Sonra bir kadin konustu:
"Bize haz ve istiraptan bahset."
 
Ve o cevap verdi:
"Hazziniz, istirabinizin maskesiz halidir.
Ve kahkahanizin yükseldigi ayni kuyu,
sik sik gözyaslarinizla dolar.
Baska türlü olabilmesi mümkün müdür?
 
Istirabin içinize kazidigi alan ne kadar
derin olursa, o denli çok hazzi içerebilir.
 
Ve sarabinizi tasiyanla, çömlekçinin firininda
yanan ayni kadeh degil midir?
 
Ve sesi ruhunuzu oksayan lavta, daha önce
biçaklarla oyulan tahtayla bir degil midir?
 
Kendinizi neseli hissettiginizde
kalbinizin derinliklerine inin.
 
Farkedeceksiniz ki, size bu sevinci veren,
daha önce üzülmenize neden olmustu.
Üzgün oldugunuzde, tekrar kalbinize dönün.
Göreceksiniz ki, daha önce sevinciniz olan
bir sey için agliyorsunuz.
 
Bazilariniz, "Haz, istiraptan daha anlamlidir" der;
digerleri ise, "Hayir, istirap daha anlamlidir".
 
Bense, ikisi birbirinden ayrilamaz, diyorum.
Onlar beraber gelirler.
Ve siz, bir tanesiyle masanizda otururken,
unutmayin ki, digeri de yataginizda uyuyordur.
 
Gerçekte siz, hazzinizla istirabiniz
arasinda bir terazi konumundasiniz.
Sadece bos oldugunuzda, hareketsiz
ve dengede kalabilirsiniz.
 
Bir hazine avcisi, altin ve gümüsünü tartmak için
sizi kullandiginda, haz ve istirap kefeleriniz,
ister istemez, yükselip alçalacaktir."

SEVGI / Halil Cibran

 
Bunun üzerine Almitra, "Bize sevgiden bahset…" dedi.
 
Ve o basini kaldirdi, insanlara bakti.
Üzerlerine sinen derin dinginligi duyumsadi.
Ve yüksek bir sesle konusmaya basladi:
 
"Sevgi çizi çagirinca, onu takip edin,
Yollari sarp ve dik olsa da…
 
Ve kanatlari açildiginda, birakin kendinizi,
Telekleri arasinda sakli kiliç, sizi yaralasa da…
 
Ve sizinle konustugunda, ona inanin,
Kuzey rüzgarinin bir bahçeyi harap edisi gibi,
Sesi tüm hayallerinizi darmadagin etse de…
 
Çünkü sevgi sizi yücelttigi gibi, çarmiha da gerer.
Sizi büyüttügü ölçüde, budayabilir de…
 
En yükseklere uzanip, Günes’le
titresen en hassas dallarinizi oksasa da,
Köklerinize de inecek, ve onlari sarsacaktir,
Topraga tutunmaya çalistiklarinda…
 
Misir biçen disliler gibi sizi kendine çeker;
Çiplak birakana kadar döver, harmanlar;
Kabuklarinizi, çöplerinizi ayiklar, eler…
 
Bembeyaz olana kadar ögütür sizi;
Esneklesene kadar yogurur;
Ve Tanri’nin Ilahi sofrasina ekmek olasiniz diye,
Sizi kendi kutsal atesine savurur…
 
Sevgi bütün bunlari,
Kalbinizin sirlarini bulasiniz diye yapar,
Ve bu bilis, Hayat’in kalbinin bir cüzzünü yaratir…
 
Ancak korkunun kiskacinda,
Salt sevginin huzurunu ve hazzini ararsaniz,
O zaman örtün çiplakliginizi,
Ve sevginin harman yerine adim atin…
 
Adim atin, kahkahalarin tümünün olmadigi,
Sadece gülebileceginiz mevsimsiz dünyaya,
Ve aglayin, ama tüm gözyaslarinizla degil…
 
Sevgi hiçbirsey sunmaz, sadece kendisini,
Hiçbir sey kabul etmez, kendinde olandan gayri…
 
Sevgi sahip çikmaz, sahiplenilmez de;
Çünkü sevgi, sevgi için yeterlidir, tümüyle…
 
Sevdiginizde, "Tanri benim kalbimde," yerine,
Söyle deyin, "Ben kalbindeyim Tanri’nin …"
 
Ve sanmayin yön verebilirsiniz sevginin akisina,
Çünkü sevgi, yolunu kendi çizer,
sizi deger buldugunda…
 
Sevgi bir sey istemez, tamamlanmaktan baska…
Fakat seviyorsaniz ve ihtiyaçlarin arzulari varsa,
Birakin bunlar sizin de arzulariniz olsun…
 
Erimek ve akmak,geceye sarkilar sunan bir dere misali,
Sefkatin fazlasinin verdigi aciyi bilip,
Kendi sevgi anlayisinla yaralanmak,
Ve kanamak, yine de istekle ve coskuyla…
 
Safak vakti kanatlanmis bir gönülle uyanmak,
Ve bir sevgi gününe daha, tesekkürle uzanmak…
 
Sessizce çekilmek ögle vakti, sevginin vecdini duymak,
Aksamin çöküsüyle de, eve huzurla dönmek…
 
Ve uyumak, kalbinde sevgiliye bir dua,
Ve dudaklarinda bir sükür sarkisiyla…"

KENDINI BILIS / Halil Cibran

 
Ve bir adam söyle dedi: "Bize kendini bilisden bahset."
Ve o cevap verdi:
 
"Kalbiniz gecelerin ve gündüzlerin sirrini sessizce bilir.
Ancak kulaklariniz, kalbinizin bilgisini isitmek için deli olur.
Düsüncelerinizde daima bildiginizi, kelimelerde de bileceksiniz.
Rüyalarinizin çiplak bedenine parmaklarinizla dokunabileceksiniz.
Ve böyle de olmasi gerekir.
 
Ruhunuzun sakli kaynagi yükselmeli ve çagildayarak denize dogru kosmali;
Ve o zaman, sonsuz derinliginizin hazineleri gözlerinizin önüne
serilecektir.
 
Ancak bilinmeyen hazinenizi tartmak için tarti aramayin;
Ve bilginizin derinligini degnekle veya iskandil ipiyle ölçmeye kalkmayin.
 
Çünkü kisi, ölçüsüz ve sinirsiz bir deniz gibidir.
‘Tek dogruyu buldum’ degil, ‘Bir dogruyu buldum’ deyin.
 
‘Ruha giden yolu buldum’ degil,
‘Kendi yolumda yürürken ruhu buldum’ deyin.
Çünkü ruh, her yolda yürür.
Ruh ne bir çizgi üzerinde yürür;
ne de bir kamis gibi dümdüz büyür.
Ruh, sayisiz taç yapraklari olan
bir lotus çiçegi gibi açilir."

ARKADASLIK / Halil Cibran

 
Ve bir genç, söyle dedi: "Bize arkadasliktan bahset."
Ve o cevap verdi:
 
"Arkadasiniz, cevap bulan gereksinimlerinizdir.
O, sevgiyle ektiginiz ve sükranla biçtiginiz tarlanizdir.
 
O sizin sofraniz ve ocakbasinizdir.
Çünkü ona açliginizla gelir ve onda huzuru ararsiniz.
 
Arkadasiniz sizinle içinden geldigi gibi konustugunda,
ne ‘hayir’ demek zor gelir, ne de ‘evet’ demekten çekinirsiniz.
 
Ve o sessiz kaldiginda, kalbiniz onun kalbini dinlemek için sessizlesir.
Çünkü arkadaslikta, kelimeler susunca, tüm düsünceler, tüm arzular
ve beklentiler, gürültüsüz bir sevinç içinde dogar ve paylasilirlar.
 
Arkadasinizdan ayrildiginizda ise yas tutmazsiniz;
Çünkü onun en sevdiginiz yani, yoklugunda
daha bir berraklik kazanir, tipki bir dagin,
dagciya, ovadan daha net görünmesi gibi…
 
Ve arkadasliginizda, ruhsal derinlik
kazanmaktan baska bir amaç gütmeyin.
Çünkü, salt kendi gizemini açiga vurmak pesinde
olan sevgi, sevgi degil, savrulmus bir agdir
ve sadece yararsiz olan yakalanir.
 
Ve arkadasiniza, kendinizi oldugunuz gibi sunun.
Eger dalgalarinizin cezrini bilecekse,
meddini de bilmesine izin verin.
Çünkü salt zaman öldürmek için bir arkadas
aramanizin anlami olabilir mi?
Onu, zamani yasatmak için arayin.
Çünkü o gereksiniminizi karsilamak içindir,
boslugunuzu doldurmak için degil.
 
Ve arkadasligin hoslugunda,
kahkahalar, paylasilan hazlar olsun.
Çünkü küçük seylerin sebneminde,
yürek sabahini bulur ve tazelenir."

MUTLU AŞK YOKTUR / Louis Aragon

 
İnsan her şeyi elinde tutamaz hiç bir zaman
Ne gücünü ne güçsüzlüğünü ne de yüreğini 
Ve açtım derken kollarını bir haç olur gölgesi
Ve sarıldım derken mutluluğuna parçalar o şeyi 
Hayatı garip ve acı dolu bir ayrılıktır her an
Mutlu aşk yoktur
 
Hayatı Bu silahsız askerlere benzer
Bir başka kader için giyinip kuşanan
Ne yarar var onlara sabah erken kalkmaktan
Onlar ki akşamları aylak kararsız insan
Söyle bunları Hayatım Ve bunca gözyaşı yeter
Mutlu aşk yoktur
 
Güzel aşkım tatlı aşkım kanayan yaram benim
İçimde taşırım seni yaralı bir kuş gibi
Ve onlar bilmeden izler geçiyorken bizleri
Ardımdan tekrarlayıp ördüğüm sözcükleri
Ve hemen can verdiler iri gözlerin için
Mutlu aşk yoktur
Vakit çok geç artık hayatı öğrenmeye
Yüreklerimiz birlikte ağlasın sabaha dek
En küçük şarkı için nice mutsuzluk gerek
Bir ürperişi nice pişmanlıkla ödemek
Nice hıçkırık gerek bir gitar ezgisine
Mutlu aşk yoktur
 
Bir tek aşk yoktur acıya garketmesin
Bir tek aşk yoktur kalpte açmasın yara
Bir tek aşk yoktur iz bırakmasın insanda
Ve senden daha fazla değil vatan aşkı da
Bir tek aşk yok yaşayan gözyaşı dökmeksizin
Mutlu aşk yoktur ama
Böyledir ikimizin aşkı da 

Annabel Lee / Edgar Allan Poe

 
Seneler,seneler evveldi;
Bir deniz ülkesinde
Yaşayan bir kız vardı,bileceksiniz
İsmi Annabel Lee;
Hiçbir şey düşünmezdi sevilmekten
Sevmekden başka beni.
O çocuk ben çocuk,memleketimiz
O deniz ülkesiydi,
Sevdalı değil karasevdalıydık
Ben ve Annabel Lee;
Göklerde uçan melekler bile
Kıskanırdı bizi.
Bir gün işte bu yüzden göze geldi,
O deniz ülkesinde,
Üşüdü rüzgarından bir bulutun
Güzelim Annabel Lee;
Götürdüler el üstünde
Koyup gittiler beni,
Mezarı ordadır şimdi,
O deniz ülkesinde.
Biz daha bahtiyardık meleklerden
Onlar kıskandı bizi,
Evet!_bu yüzden (şahidimdir herkes
Ve o deniz ülkesi)
Bir gece bulutun rüzgarından
Üşüdü gitti Annabel Lee.
Sevdadan yana ,kim olursa olsun,
Yaşça başca ileri
Geçemezlerdi bizi;
Ne yedi kat gökdeki melekler,
Ne deniz dibi cinleri,
Hiçbiri ayıramaz beni senden
Güzelim Annabel Lee.
Ay gelip ışır hayalin eşirir
Güzelim Annabel Lee;
Bu yıldızlar gözlerin gibi parlar
Güzelim Annabel Lee;
Orda gecelerim,uzanır beklerim
Sevgilim,sevgilim,hayatım,gelinim
O azgın sahildeki,
Yattığın yerde seni.